Ana Sayfa Künye Sitene Ekle
Kullanıcı Adı : Şifre : Şifremi Unuttum Yeni Üyelik
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri Tüm Yazarlar
Türkiye'nin Öz Eleştirisi
Ülkemiz buraya nereden geldi, Neleri yaşadığımız halde görmezden geldik, Koynumuzda beslediğimiz kötülükler sonunda nasıl bizi teslim alıp kötürüleştirdi.
Trabzon BüyükÅŸehir meclis üyesi Davut ÇakıroÄŸlunun geçmiÅŸimizin hazin bir emarını çekmiÅŸ, İşte o pazar yazısı
 
İŞİNİ BİLEN MEMURLAR
Nereye gidiyor memleket, neyi dert eder bu millet, neyi sorar, sorgular, tepki verir diye oturup düÅŸünürken birden aklıma "felsefe" geldi..
Kazanılmış davranışlar mesela.
Neydi davranış..?
Davranış kavramı, canlı organizmanın, iç ve dış etkilere karşı gösterdiÄŸi bilinçli tepki anlamına gelmektedir. Davranışı “hareket”ten ayıran temel faktör, davranışın bir etkiye karşı “bilinçli tepki” olma özelliÄŸidir. Bilinçli davranış esas itibariyle bir nedene dayalıdır ve mutlaka bir amacı vardır. Hareketten farklı olarak bilinçli davranış, davranışta bulunanın iradesi ve bireysel güdülerini yansıtır.
Yani tavırlarımızın, tutumlarımızın altında kandırılmak yok, olmaz, olamaz..
Bilim der ki "bilinçli ÅŸekilde bu haldesiniz"..
Nasıl bu hale geldik.?
Bir danışmanın yada danışman bile deÄŸil araÅŸtırmacının "köyünde cami yaptırıp, milyon TL'ye araç alabiliyorsa", bu nasıl bilinçsiz bir davranış olur..?
1980'li yılların efsane sözü geldi aklıma..
Nasıl memur bu maaÅŸla geçinir diye sorulur dönemin BaÅŸbakanına.."Benim memurum iÅŸini bilir" cevabı geliyor..
Sonra mı..?
Hastanelerde doÄŸan bebekleri satan doktorlar iÅŸini bildi..
Sayısız annenin gözyaşında köÅŸeyi dönen doktorlar, hastaneler..
Hatırlayın "iÅŸini bilen mafya" türedi.. Organ mafyası en meÅŸurlarıydı.
Birilerinin hayatı üzerinden birilerinin zenginliÄŸini izledik.
RüÅŸvet öyle bir noktaya geldi ki trafik polisleri "çorbacı" diye anıldı..
UyuÅŸturucu Baronları ile hala güncelliÄŸini koruyan esrarengiz dosyalara konu olan "iÅŸini bilen komutanların iÅŸbirliÄŸi" konuÅŸuldu..
Siyasiler biranda ceplerinde mütahit taşır oldu. Adeta cep mütehitler türedi.
Ankarada esrarengiz ofisler, akıl almaz komisyonlar, ÅŸiÅŸirilen ihaleler türedi.
Yani siyasiler de "iÅŸini bildi".
Sormadık "o maaşlarla nasıl bukadar zenginleştiniz".?
Gerçi önce " o maaÅŸları almak için neden hatırı sayılır servetler harcıyorsunuz" diye sormalıydık..!
İşini bilen Belediye BaÅŸkanları türedi.. Belediye bünyesinde kurulan yeni yeni ÅŸirketler, hayali yatırımlar, betonlar, asfaltlar, borçlar ve birkaç ÅŸirketten alınan maaÅŸlar..
Gücün karşısındaymış gibi konumlanan ancak güce baÄŸlı yaÅŸayan muhalifler türedi..
İşini bilen muhalifler.
Usülsüz olup usule uydurulmuÅŸ iÅŸler için mevcut muktedirlerle muhabbet edebilmek, rahat randevu alabilmek için muhalifliÄŸe soyunan da var, hatırı sayılır ihaleler için muhalif koltuÄŸunu pazarlık malzemesi yapan da var.
İktidar olmak adına ışık görüp, bir kıyısından devletin kasasına tutabilme ihtimalinin belirdiÄŸini görüp yeniden ÅŸaÅŸaalı mütahit olma hayali kuran da var, kendini iktidar olunca Bakan, BaÅŸbakan gören de var.
Bunlar da iÅŸini bilen çakallar, sırtlanlar, simsarlar..
İşini bilen bilim adamları da var.
Dünya üzerinde tek kelamı okunmayan, tek selamı alınmayan, tek bir hatayı, ihmali gündem yapamayan ancak titrine titr ekleyen, koca koca Prof, Dr, Doç hatta Dekan, Rektör olan, iÅŸini bilen bilim adamları..
İktidardan gelen ricaları emir sayan, yakinimdir yazılarını hukuk, eÅŸ-dost-akraba iliÅŸkilerini üst norm sayan iÅŸini bilen hukukçular, hakimler, savcılar türedi.
Siyasi parti üyesi olarak liyakat edinen, oralardan yolunu bulan niceleri..
Tabi bu kervana işini bilen basın, gazete, televizyonlar eklendi.
Nereye baksan gücün, güçlünün ismini taç yapmış, saray denince soytarı olmaya amade basın mensupları ile doldu ortalık.
Gazeteler bitaraf olmamak için taraf oldu. Havuzlarda su neden yok sorması gerekenler havuzda nekadar paraya ihtiyaç var der oldu. Bildiler iÅŸini.
Velhasıl kelam.."namuslular namussuzlar kadar cesaretli olamadı"..
Bu ülke için ölenlere isimsizlik, çarpışanlar hainlik, çırpınanlara yalnızlık kaldı.
İşini bilmeyen memurlar sürüldü, mütahitler batti, askerler hapse atıldı, bilim insanları iÅŸsiz kaldı.
İşini bilmeyen gazeteciler kovuldu, televizyonlar kapandı, hakimler, savcılar itibarsızlaştırıldı.
İdare edilmedi ülkem, yönetilmedi, istila edildi..
Ne rütbe kaldı, ne liyakat.
İşini bilenler çoktan formülü buldu. En deÄŸerli liyakat "sadakat".
Kimi güç gördülerse ona sadık oldular.
Bir danışman (kim ne danışır) köyüne cami yaptırdı, milyon TL 'ye araç aldı, tüm itibarlı alanları kendine yol yaptı. iÅŸini bildi..
İşini bilmeyen, bilemeyen Baba kendini yaktı, atanamayan öÄŸretmen canına kıydı..
Bir danışman abat olmuşsa Amiri cennetten arsa bile almıştır..!
İmamlar da işini bildi. Ne Hak diyebildiler ne de Haksızlık.
Öyle ya Dini yaymak için kendilerini görevli, sorumlu adletmediler.. içlerindeki yanlışlara ses çıkartıp yanlıştasınız ziyandasınız, rızkı Allah verir, gerçek Dost Allah'tır diyemediler..
İşini bilen evlatlar, damatlar, akrabalar tarikatlar..
Felsefeyle bitirelim..
Biz toplum olarak kötü davranışlar edindik, kötü davranışları alkışladık, kötü olan herÅŸeyi içselleÅŸtirdik, sahiplendik, savunduk..
Iyi olanlar yalnız kaldı, birÅŸeyleri düzeltmek için çaba gösterenlerin susturulmasını alkışladık.
Ya " komÅŸuda piÅŸer bize de düÅŸer" dedik ya da " bize dokunmayan yılana bin yıl ömür" diledik..
Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik..
Sadece ilkelerimizi deÄŸil ülkemizi de bitirdik..
İşimizi bildik, yolumuzu bulduk ama insanlığımızı, imanımızı unuttuk.. işimizi bildik.
İYİ PAZARLARINIZ OLSUN.
Etiketler :
türkiye nereden geldi davut çakıroğlu yolsuzluk -
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 YORUM YAPMAK İSTERMİSİNİZ
06-09-2020 12:11
aaaaaaaaaaa
Oy Kullan Sonuçlar
Foto Galeri [ Tümü ]
Video Galeri [ Tümü ]
Kim Kimdir
ISTANBUL
 
Destek: Abdullah Gözaydın
Ana Sayfa Hakkımızda İletişim Site Haritası
 
Tüm hakları saklıdır 2012 ®