Trabzon genelinde olaya bakmaya çalışacağız, Vilayetimiz 90 yıldır nüfus (Kan) kaybetmektedir, YoÄŸun doÄŸurganlık yüzdesi olan Trabzon dar alanda tarıma mahküm edilmiÅŸ, tarımsal ürünleride Fındık ve Çayın pazarlanmasında devlete baÄŸlı olması sonucu serbest rekabet imkanlarına kavuÅŸması imkansızdır.
Hayvancılığın nerede ise tamamen bittiği Trabzon'da ya sanayi yatırımları yada hayvancılık mutlaka teşvik edilmelidir.
Bunu talep edecek olanlar öncelikle STK'lar olmalıdır, Bizler on yıldır takip ettiÄŸimiz mevcut STK'ların böyle bir derdinin olmadığını görüyoruz. Simalarda aynı ne hikmetse deÄŸiÅŸmiyor
Bu zor ÅŸartları kırmanın önemli bir yolu Sivil Toplum KuruluÅŸları üzerinden hukuki ve kitlesel mücadle ederek hak ettiÄŸi gelir imkanına kavuÅŸamadığını görüyoruz.
Sivil toplum KuruluÅŸlarının genel kurullarından baÅŸlayan hukuksuzluklar, Buralarda halkın teveccuh ettiÄŸi kiÅŸilerin yer bulamaması, STK'ların ÅŸirket-Holding mantığı ile yönetilmesi, Dernekler kanununun bu düzeni desteklemesi sonucu kaliteli, Hukuksal temeli olan, Halkın hak arama misyonuna öncülük eden STK'lar, Günümüzde maalesef yok.
Mevcut STK'larımız günü nasıl kotarıyor?
Bazı STK'lar iktidarın arka bahçesi olarak, bilhassa seçimler öncesi aldıkları destekler marifetiyle halkı çeÅŸitli argümanlar kullanarak bir mekanda topluyor (Konser, Ä°stiÅŸare yemeÄŸi, KurtuluÅŸ-Fetih günleri) gibi.
Elbetteki bu etkinliklerde Protokol törenleri oluÅŸturuluyor, Politikacılarla halkın buluÅŸması saÄŸlanıyor, Bu arada horon-kemençe ÅŸenliÄŸi, TereyaÄŸ-Peynir-Köfte panayırı ile STK'lar ayrıca önemli bir gelir elde etmektedir.
Halkın ve yönetimin maddi destek vermediÄŸini bildiÄŸim önemli bir STK baÅŸkanını "Ä°ktidarın arka bahçesi diye itham ettiÄŸimde" Kendini savunurken kimseden birÅŸey almadıklarını, Yapılan etkinliklerde stand satışlarından aldıkları ücretle bu etkinlikleri düzenlediÄŸi iddia etmiÅŸti.
Gerçekten bizim söz konusu etkinliklerimizde ana amaç halkın yöresel ürünlerine kavuÅŸmak olarak algılanmış.
Ä°yi biliyoruz ki satılan ürünlerin kahhar çoÄŸunluÄŸu Trabzon ürünü deÄŸil, Hatta Türkiey ürünü deÄŸil, Yurt dışından, Karadeniz ürünleri formatına getirilmiÅŸ yaÄŸ, peynirler halka yayla ürünü diye, Malta pazarından çok daha pahalıya satılmaktadır.
Ben ÅŸahsen bu etkinliklerden hiçbir ürün almadım, Almam da.
Bizim Karadeniz STK'larından beklediÄŸimiz Politikacılar ve Yerel yöneticiler üzerinde etkinlik kurarak Åžehrimizde istihdam sahaları kurmaları için baskı yapmak olmalı.
TOKÄ° baÅŸkanı iken GüneydoÄŸuya 250.000 Tarım kent evini 25-50 bin lira arası 15 yıl vadeli yaparak dağıtan BaÅŸkan ErdoÄŸan Bayraktar'a Danışmaları vasıtası ile Bölgemizdeki hayvancılığı tekrar baÅŸlatması için proje teklifleri sundum, Hiçbir cevam alamadım.
Bakanlık döneminde ErdoÄŸan Bayraktar Ä°stanbuldaki 400 STK temsilcilerine yemekli toplantı tertip etti, Bir ay önce açıklanan yemeÄŸin konusu Trabzonda istihdam proje önerileri hazırlayın ÅŸeklindeydi. YemeÄŸe 1500 STK temsilcisi katıldı. Bir tek öneri veren olmadı. Bu nedenle Bayraktar konuÅŸmasında sitem etti.
Geçen gün TÄ°AB'da Trabzon çalıştayı adı altında yemekli toplantı yapıldı, Konu gene aynı ÅŸekilde sonuçlandı, Trabzondan gelen misafirlerimiz Trabzonun sorunlarına hiç deÄŸinmediler, Trabzonda herÅŸey güllük gülistanlıkmış gibi kendileri ile övündüler, Ayrıca Resmi rakkamlar ortada iken Nüfus kaybettiÄŸimiz inkar edildi, TBB BaÅŸkanı O.F. GümrükçüoÄŸlu, Trabzon'un iÅŸveren gücünün zayıf olduÄŸunu, Bu nedenle Bürokrat ve Politikacı yetiÅŸtirmek için gayret sarfetmemizin daha doÄŸru olduÄŸunu idda edebildi, Buradaki ahlak seviyesini biz iyi niyet olarak algılamadık, Akp'nin yanlış zihniyetinin tecellisi olarak algıladık.
STK'ların bir görevide Trabzonun tarihine, kültürüne hizmet etmektir.
Mesela on yıllardır Trabzonun fethi 26 Ekim tarihinde kutlanır, halbuki gerçek fetih tarihi 15 AÄŸustos 1461 olmasına raÄŸmen, BüyükÅŸehir belediye baÅŸkanı O.F. GümrükçüoÄŸlu dahi Osmanlı Ekim ayında hiç savaÅŸ yapmamıştır diyerek itirafta bulunmuÅŸtur.
Biz ne zaman 15 AÄŸustos'ta Trabzonun Fethini kutlayacağız diye sorduÄŸumuzda, GümrükçüoÄŸlu Yakında bir sempozyum düzenleyeceÄŸim, Ondan sonra bu kutlama tarihi 15 AÄŸustos olacak dediÄŸi halde STK'larımız bu gerçeÄŸin tecellisi için bir adım atmıyor.
Bunu Gazeteci arkadaşım Bülent Åžirin enteresan bir ÅŸekilde açıkladı.
15 AÄŸustosta kutlanacak bir fetih gününe kim gelecek, O tarihte Herkes Trabzonda demiÅŸti, Gerçekten sebep bu ise Trabzon STK'larının Halka, kültüre, Siyasi hayatımızın tekamülüne hizmet deÄŸil Peynir tereyaÄŸ, muhlama, köfte festivali gelirlerinin tehlikeye düÅŸmüÅŸ olmasından kaynaklandığına inanmamak elde deÄŸil.
BÄ°ZÄ°M STK'LARDAN BEKLEDİĞİMÄ°Z HÄ°ZMET ÅžEKLÄ° BÖYLE OLMAMALI
Dünyada bilimsellik ve resmiyet kazanmış sivil toplum kuruluÅŸları arasında; Memur ve iÅŸçi sendikaları, siyasi partiler, odalar ve borsalar gibi serbest meslek örgütleri, çeÅŸitli amaçlarla kurulan vakıf ve dernekler bunlardan bir kaçıdır.
Haklara sahip olmayan toplumların haklarını elde etmeleri ve elde etmiÅŸ oldukları haklarını da uzun süre bir takım araçlar olmadan korumaları mümkün deÄŸildir. Batı toplumu çeÅŸitli tartışmalar ve büyük bedeller ödeyerek sivil toplum kurumlarını oluÅŸturmuÅŸtur. Ülkemizde ise sivil toplum kurumları enine-boyuna tartışılmadan, güç odağı olan bir takım siyaset ve bürokrat çevrelerinin popülizm mantığı ile kendi istekleri kadar özgür olan bir kurum olarak karşımıza çıkartıldığını görürüz. Halkın maddi manevi desteklemediÄŸi bir STK Ekonomik olarak kendisine sahip çıkan iktidar ile hoÅŸ geçinmek zorundadır. Bu yüzdendir ki, ülkemizdeki sivil toplum örgütleri, özgürlükçü ve yaptırım gücü olmayan karmaşık bir yapıya sahiptir.
Ülkemizde sivil toplum örgütlerinin demokrasiye olması gereken katkıyı saÄŸlamasının önündeki en büyük engellerin sivil toplum örgütlerinin kuruluÅŸ aÅŸamasında ilkesel olarak “Devlet düÅŸmanı olmayan, din, dil, ırk, farkı gözetmeyen demokratik özgürlükçü ve doÄŸru kimden gelirse gelsin kabul eden, toplum denetimine açık ÅŸeffaf, kanmayan ve kandırmayan bir anlayışa sahip olmaları, sınıfları ayrıcalıklı kılmaya çalışan bürokratik zorlamaya karşı duran ve ideolojik saplantılardan uzak bir anlayışı benimsemeleri halinde çok sorunun kendiliÄŸinden çözüleceÄŸi ve ülke demokrasisinin olması gereken noktaya gelme hususunda çok etkin olacağı kanaatindeyiz. Ancak sivil toplum örgütlerinin bu ilkelerin uzağında gerek siyasallaÅŸmaları gerekse de durumdan vazife çıkararak asli görevlerinin dışında hareket etmeleri bu örgütlerin gücünü zayıflatmıştır.
Merhum Muhsin YazıcıoÄŸlu; ‘Namlusu halka sırt dönen tanka selam durmam’ demiÅŸti. Ülkemiz demokrasisinin önünde engeller var. Bugünlerde bu engelleri yeniden farklı biçimde yürürlüÄŸe koyanlar var. Ä°stiyoruz ki artık Türkiye 75 milyonun kardeÅŸliÄŸini tesis eden, millet iradesini saygın kılan bir konuma gelsin, artık 12 Eylülleri hayal bile etmiyoruz. Ancak; 12 Eylül referandumunu önemsiyoruz. Yargı vesayetinden kurtulup, bu Anayasa Mahkemesi de olsa halka raÄŸmen, halkın seçtiklerinin kararına raÄŸmen kendini üstün görme mantalitesi rafa kaldırılsın, milletinden korkan deÄŸil, milletinin kararına saygı duyan bir noktaya gelme konusunda sivil toplum örgütleri üzerine düÅŸen bu tarihi görevlerini yerine getirsinler.
Kısaca, sivil toplum örgütlerinin demokrasiye katkısı olmadan ülkede demokrasinin yerleÅŸmesi ve ayakta kalabilmesi mümkün deÄŸildir.
Belediye Mülklerini satıyor
Galyan Barajı, çakıl ve kum doluyor
