Ana Sayfa Künye Sitene Ekle
Kullanıcı Adı : Şifre : Şifremi Unuttum Yeni Üyelik
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri Tüm Yazarlar
17 AÄŸustos Depremi TESLA Deprem Makinesi
1999 Marmara ve Gölcük depremleri sırasında çok garip olaylar oldu. Gene böyle bilgisayar başında yakalandığım bu depremin deprem olmadığına inanıyorum, Çünkü depremden önce yer altında güçlü patlama sesleri duyduk, depremin ilk tepkisi sallanma değil zıplatma şeklinde olmuştu

17 AÄžUSTOS 1999 DEPREMİ VE GİZLENEN GERÇEKLER
 "BULGULAR
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 76 yıllık tarihinde Rütbe Devir-Teslim Törenleri Uluslar arası olmamasına raÄŸmen İsrail’li Subaylar neden geldi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 76 yıllık tarihinde, İsrail’li Subayların TSK devir teslim törenlerinin hiç birine katılmamışlar iken, neden 17 AÄŸustos 1999 tarihindeki Donanma Komutanlığı’nın devir teslim törenine katıldılar.

Ruslar’ın yardım için gelen gemisi neden boÄŸazlardan içeri alınmadı.(Çünkü Ruslar ABD ve İsrail’in TESLA Deprem Makinesini denediÄŸini anlamıştı ve kanıtlar olabileceÄŸi düÅŸüncesi ile Gölcük’e acilen bir gemi göndermiÅŸlerdi fakat patlama sonucunda cesetler ve makine parçalarının açığa çıkması sebebi ile bunları birilerinin görmesini istemiyorlardı.) 

Gölcük’ten İstanbul Avcılar’a kadar geniÅŸ bir alanda insanlarımız tarafından görülen “AteÅŸ Topu”nun ne olduÄŸunun hala açıklanamaması. (HAARP-TESLA Makinesi sayesinde iyonosfer tabakasından yeryüzüne yansıtılan ışık)

 

Depremde görülen bu “AteÅŸ Topu”nun, bilim adamlarının “Deprem Işıması” olduÄŸunu söylemelerine raÄŸmen, neden diÄŸer depremlerde benzeri bir ışıma yaÅŸanmamıştır. 

Furkan Dergisi Temmuz 1999 sayısında, yer alan ifadeler aynen ÅŸöyledir. “Mesela basına verilmeyen, ancak istihbarat kapsamında edindiÄŸimiz bilgilere göre, Gölcük askeri tesislerinde oldukça garip olaylar meydana gelmektedir. Kapılar kendi kendine açılmakta, mühimmat depoları içinde, siyahi ziyaretçiler görülmekte, arabalar durduk yerde çalışmakta..” 

Depremden sonra bir çok teoriler ortaya atılmıştı fakat içlerinde en ilginç olanı Future Times’da yayınlanan araÅŸtırma dizisinde yer alan hikaye ÅŸöyleydi : Kaliforniya San Andreas fay hattında meydana gelebilecek büyük bir depremin Amerikan ekonomisine çok büyük zarar vereceÄŸini bilen ABD, yer kabuÄŸundaki deÄŸiÅŸimleri izleyerek, daha deprem oluÅŸmadan tektonik katmanlar arasında artan basıncı deÄŸiÅŸik noktalardan patlatıp boÅŸaltarak, büyük depremi küçük depremler halinde dönüÅŸtürmenin yolunu bulmuÅŸtu. Yıllar önce Sırp asıllı Amerikalı bilimadamı mucit Nicola TESLA tarafından geliÅŸtirilen bu “düÅŸük frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli” tekniÄŸini, hem Ruslar hem de Amerikalılar uzun zamandır bir silah olarak kullanmanın yolunu arıyorlardı. Bu yöntemle çok uzaktan, hatta uzaydan geniÅŸ alanlarda tahribat yapabileceklerdi. 

ARAÅžTIRMA : (ABD'nin üçüncü uzay teleskobu Chandra'yı yörüngeye taşıyan Columbia uzay mekiÄŸi 23 Temmuz 1999 tarihinde Kennedy üssünden Türkiye saatiyle 07:31’de fırlatıldı.NASA tarihinde ilk kez kadın pilot Eileen Collins'in komutasında uzay görevine baÅŸlayan Columbia fırlatıldıktan birkaç saat sonra Chandra X-ray teleskobunu yörüngeye bıraktı. Bu teleskop kara delikleri, çarpışan galaksileri ve supernovaların kalıntılarını incelemek için kullanılacak. Kasım 1998'den beri ertelenen görev, sadece bu hafta iki kere ertelenmiÅŸti). 

ABD dünyanın ve kendi insanlarının tepkisini almamak için bu projeyi barışçı “deprem indirgeme” sistemi diyerek, bir yandan tepkileri azaltıp diÄŸer yandan fonlama devamlılığını saÄŸlamayı amaçlıyordu. Bu nedenlerle proje önce Avustralya’nın çıplak ve seyrek nüfuslu kırsal bölgelerinde denendi ve geliÅŸtirildi. Daha sonra deÄŸiÅŸik zamanlarda Kafkaslar’da, Okyanus tabanında ve Güney Amerika’daki Ant daÄŸlarında denendi ve büyük aÅŸama kaydetti. 

Bu arada Türkiye, Japonya ve benzeri deprem kuÅŸağındaki ülkelere sismik aÄŸ ÅŸebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesine devasa bilgisayarların kayıtlarına gönderilmeye baÅŸlandı. Üniversitelerle ortak projeler geliÅŸtirildi, yüzlerce bilimadamına Amerika’da deprem konusunda araÅŸtırma yapma bursu verildi. Ancak projenin gizliliÄŸi esastı. Bu nedenle tüm iliÅŸkiler paravan araÅŸtırma kurumlarında yürütülüyordu. Ancak zaman zaman bilgi sızıntısına imkan verilerek halkın bu konu hakkında bilgi sahibi olması istendi. Kobe’de ve baÅŸka yerlerde meydana gelen depremlerin arkasındaki gariplikler çıkar gruplarınca terör ve mafya örgütlerinin iÅŸi gibi gösterilmek istendi ve bunda da baÅŸarılı olundu. 

Ve gün geldi bu sistem Türkiye’de denenmek istendi. Zaten bölge bu amaçla yıllardır sismik espiyonaj altındaydı. Nitekim geliÅŸmeleri takip edenler, depremden hemen sonra, Milli İstihbarat TeÅŸkilatı’nın giriÅŸimleriyle Türk Telekom’un Türkiye’nin sismik bilgilerini Pentagon’a ileten NATO Üssü’nün iletiÅŸimini nasıl kestiÄŸini hatırlayacaklardır. 

ABD’nin asıl hedefi, Kuzey Anadolu fay hattındaki deneyden elde edeceÄŸi tecrübe ve bulguları,Kaliforniya San Andreas fay hattına uygulamaktı. Bu iÅŸ yine çok yüksek askeri gizlilik taşıdığından yürütme iÅŸi İsrail’li uzmanlara verilmiÅŸti. Gerekli makine ve donanım gizlice denizaltılarla Gölcük Üssüne getirilerek oradaki, yeraltı-denizaltı korunaklarına kuruldu. Türk makamları durumdan detay bazda haberdar deÄŸillerdi. Bunu İsraillilerle yürütülen askeri tatbikatın bir parçası olarak düÅŸünüyorlardı. (Zaten İsraillilerle yapılan askeri tatbikat bu operasyon doÄŸrultusunda önceden planlanmıştır. Çünkü dünyanın ve Türk Milletinin dikkatlerini çekmemek için tatbikat adı altında HAARP-TESLA Deprem Makinesini getirip rahatça kurdular.) Böyle bir makinenin deneneceÄŸini zamanın CumhurbaÅŸkanı, BaÅŸbakanı, Genel Kurmay BaÅŸkanı biliyordu, fakat ABD (Siyonistler tarafından yönetiliyor) ve İsrail’liler (Siyonistler) bizimkileri makinenin denenmesi için ÅŸu ÅŸekilde ikna ettiler : olası İstanbul merkezli bir depremde 100.000 kiÅŸinin ölümü, yüz milyar doları aÅŸan maddi kayıp ve Türkiye’nin en az 25-30 yıl geri gitmesi demektir, diyerek bizimkileri ikna ediyorlar. 

İsrailliler Amerikalı’larla gece ÅŸartlarında elektro-sismik haberleÅŸme tatbikatı yapacaklardı. Deney baÅŸarılı olacağından sonunda kimse normal dışı bir ÅŸeyin olduÄŸunu farketmeyecekti. Bu amaçla Gece Åžahini Tatbikatı’nın (Operation Night Hawk) saat 03:00’te baÅŸlaması planlandı. Gece saat tam 03:00’te düÄŸmeye basılacak ve Gece Åžahini devreye girecekti. O an uzay filmini andırır devasa cihazlar çalışmaya baÅŸlayacak ve 1-2 dakika içinde de oluÅŸturdukları muazzam enerjiyle Marmara’nın altındaki tektonik tabakayı zayıf yerlerinden kırıp, aylardır oluÅŸan basıncı dışarı atacaklardı. Böylece büyük bir deprem önlenmiÅŸ olacaktı. Ama o gece sabaha karşı birÅŸeyler yanlış gitti. Ve beklenen gerçekleÅŸmedi. HerÅŸey bir anda olup bitmiÅŸti. Cenab-ı Hakk’ın DoÄŸası kendini yönetmeye kalkanlardan bir kez daha intikam almıştı. 45 saniye süren deprem, beklenenin 10,000 kat üstünde bir güçle gelmiÅŸti. Her yeri bir anda yerle bir etmiÅŸti. Zayıflayan ve titreyen elektrikler az sonra geri geldiÄŸinde, gece saat 03:05’i gösteriyordu. Daha birkaç dakika öncesine kadar korunağın içinde ÅžAMPANYA patlatmayı bekleyenler, ÅŸimdi korkudan buz gibi donmuÅŸ, hareketsiz ayakta duruyorlardı. Kimsenin aÄŸzını bıçak açmıyordu. On binlerce insan, çoluk çocuk, o an enkaz altında can çekiÅŸiyor veya cansız yatıyordu. Bu düÅŸünce ile hepsi ürperdi. Bu asrın en büyük felaketiydi; hem de insan eliyle yapılan bir felaket... 

SessizliÄŸi İsrailli komutanın buz gibi emri bozdu: “Lets pack! We’re moving out! Call operation-Q! Right now! Immediately! Stop whinning! Move, move, move!” (Toplanın! Kaçıyoruz! Q planına geçiyoruz. Åžimdi..Hemen! Hadi, hadi!!!) 

İşte o andan sonra çantalardan çıkan “Q planı” çalışmaya baÅŸladı. İlk önce bölgedeki tüm haberleÅŸme ve elektrik enerjisi felç edildi. 4 dakika içinde İsrail BaÅŸkanı Barak ve ABD BaÅŸkanı Clinton ile irtibat kuruldu. O anda İsrail’de Ben Gurion’un Lod askeri havaalanından 4 adet savaÅŸ uçağı eÅŸliÄŸinde 2 nakliye uçağı havalanıyordu. 2 dakika sonra da İsrail Deniz Kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha Komutanlığı’na baÄŸlı tüm birlikler DEFCON-4 acil durumuna geçirildi. Amerikan 6’ncı filosuna baÄŸlı gemiler de rotalarını İstanbul’a çevirmek için Pentagon’dan emir aldılar. 

Bu arada ilginç bir ÅŸey daha olmuÅŸtu. Depremle ilgili haberler birbiri ardına gelirken, bir haber önce görünüp sonra kayboldu. 20 AÄŸustos Cuma akÅŸamı televizyonlar bir İsrail uçağının Ataköy açıklarında denize düÅŸtüÄŸünü duyurdu. (bu bize Cenab-ı Hakk’ın bir lütfu ki, bu olayları kimin yaptığını anlamamız için iÅŸaretler gönderiyor) Ancak bir süre sonra haber kesildi ve uçağın akıbeti ile ilgili bir daha haber alınamadı. 

Olaydan bir gün sonra Deniz Kuvvetleri’nden bir dostum beni aradı ve bu olayda birtakım soru iÅŸaretleri bulunduÄŸunu, bu konunun perde arkasını araÅŸtırmamı rica etti. Kısa sonra ulaÅŸtığım bilgiler, gerçekten ilginçti. Uçak, düÅŸtükten kısa süre sonra teknesiyle o sırada Ataköy açıklarında olan balıkçı Abdullah KAPLAN tarafından kurtarılmıştı. Abdullah Kaplan olayı ÅŸu ÅŸekilde anlatmıştı : “Uçağın düÅŸtüÄŸünü görünce derhal yardıma gittik. Uçağın kanatları yara almıştı. Hemen uçağı baÄŸladık ve Zeytinburnu limanına çektik. TeÅŸekkür beklerken küfür yedik. Ne olduÄŸunu bile anlamadık.” 

Bu konu o gece o bölgede görev yapan Sahil Güvenlik 4. Botunun sorumluluk alanındaydı. AraÅŸtırmalar Sahil Güvenlik’in bu konuyla ilgilenmediÄŸini ortaya çıkardı. Olay yerine gelen televizyon ekipleri ise ÅŸaşırtıcı bir ÅŸekilde çekim yapmaktan vazgeçmiÅŸlerdi. [patronlarından (İsrail-Siyonistler) aldığı emir gereÄŸi] Daha sonra uçağı Zeytinburnu’na yanaÅŸtıran balıkçı Abdullah Kaplan, olayı Kumkapı’daki Gümrük Muhafaza’ya iletti. 

Kısa süre sonra tutanak tutuldu. Ancak Gümrük Muhafaza da tutanak tuttuÄŸuna piÅŸman oldu.Uçağın sahibi İsrail asıllı biriydi. O gece ne olduÄŸu ise bir türlü anlaşılamadı. 

Deprem için 1900’lerin başından beri Nicola TESLA adındaki Sırp asıllı bir bilimadamının buluÅŸu olan “elektromanyetik endüksiyon tekniÄŸi” (TESLA Makinesi) kullanıldı. Makinenin ABD Kaliforniya San Andreas fay hattında olacak muhtemel bir deprem öncesi kullanılması düÅŸünüldü. (ABD’lilerin asgari zarar ve ölümlerinin azaltılması için bazı denekler gerekiyordu, onların gözünde bir hayvandan bile daha deÄŸersiz olan bizim gibi insanlar üzerinde denenmesi normaldi.) Neden Türkiye diye soracak olanlar için ise; - Türkiye de ne yaparsan yap kimsenin umurunda olmaz, birkaç tane yetkiliyi ikna ettikten sonra her türlü deneyi yapabilirsiniz, bilinçli insan sayısı azdır, genelde okumamış cahildir, araÅŸtırmazlar kadercidirler, Kaliforniya San Andreas fay hattının dünyada tek eÅŸi benzeri özelliklere sahip olan ikiz kardeÅŸi Kuzey Anadolu fay hattıdır, karakterleri aynıdır. 

Ancak ABD-İsrail’in bölge ile ilgili bu hareketliliÄŸi ne kadar gizli olursa olsun bazı kaynaklara sızmasını engelleyemedi. Kanadalı bir bilimadamı her nasılsa bu gizli verilere ulaÅŸarak, bölgede bir deprem olacağını ve bunun için bölgenin takip altına alındığını anladı. Ve bunu kendi amaçları doÄŸrultusunda yaklaşık 48 gün ve 240 km hata ile yayınladı. Ancak ne bu bilimadamına, ne de yayınına daha sonra nedense kimse dikkat etmedi. 

Gölcük Donanma Komutanlığı’nda görevli asker, astsubay ve subaylar, Donanma karargahında garip birÅŸeyler olduÄŸunu farketmiÅŸlerdi. Bu konuyla ilgili bilgiler de nasıl olduysa yukarıda ismini zikrettiÄŸimiz dergide yer almıştı. Peki İsrail askerlerinin bu projedeki yeri neydi? İsrailli askerler ve üst düzey subaylar o gece Gölcük’te ne arıyorlardı? Bu devir teslim töreni her yıl yapılan rutin bir ulusal törendi. Uluslar arası bir kimliÄŸi yoktu. Ama İsrailli subaylar ve üst düzey yetkilileri oradaydı! Peki ne arıyorlardı Gölcük’te? 

Bunun nedenini ÅŸimdi daha iyi kavrayabiliyoruz. Çünkü bu proje İsraile ihale edilmiÅŸti. Bizimkilerin ise bir ÅŸeyden haberi yoktu (CumhurbaÅŸkanı, BaÅŸbakan, Genel Kurmay BaÅŸkanı hariç). Bize güvenen de yoktu zaten. Ancak o gece nedense hiç kimse İsraillilere, bugüne kadar hiç katılmadıkları bu devir teslim törenine neden katıldıklarını sormadı. Ya ÅŸaÅŸkınlıktan ya da telaÅŸtan, enkaz altında kaç İsrail askerinin öldüÄŸü, kaçının yaralandığını da soran olmadı. O felakette kaç İsrail askerinin öldüÄŸünü ne Genelkurmay yayınladı ne de İsrail böyle bir bilgiyi açıklamak nezaketinde bulundu. Herkese verdikleri imaj ise oraya bize yardım için geldikleri ÅŸeklindeydi. Hemen bir hastane kurdular. Yaralarımızı sarmaya yardımcı olmak için daha sonra o bölgede bir yerleÅŸim merkezi kuracaklarını açıkladılar. (İsrailliler bizim kara kaşımıza kara gözümüze mi hayranlar, bizi çok mu seviyorlar, bizi çok sevdikleri için mi Türkiye’nin doÄŸusunu kendi toprakları olarak gösteriyorlar. Arz-ı Mev-ud, Vaad edilmiÅŸ topraklar Büyük İsrail Devleti). Esas amaçları enkaz altındaki askerlerini ve önemli askeri malzemeleri çıkararak götürmekti. Gerisi paravan operasyondu. Bizde “Bak ÅŸu İsrail’e, helal olsun, hemen yardımımıza koÅŸtu” diyerek sevindik. 

Bu operasyon neden gündüz deÄŸil de gece olmuÅŸtu? Çünkü olacakları kimsenin görmemesi ve gözlemci riski ise en az düzeyde olduÄŸu için gece oldu. Gece saat 03:00’te operasyonun baÅŸlaması için yeÅŸil ışık yakıldı. TESLA Cehennem makinesi yer altındaki sığınakta ve deniz altında çalışmaya baÅŸlamıştı. En geç 1-2 dakika içerisinde gücü en üst düzeye ulaÅŸmış olacaktı. Aynen de öyle oldu. Makine gürültüyle enerji toplamaya baÅŸlamıştı. Bu sırada, Avustralya’da ve Okyanusta bu tür suni depremler öncesinde görülen elektrik boÅŸalması, hava yarılmasından oluÅŸan ışıklar ve patlamalar oluÅŸtu atmosferde. Ve arkasından da makinenin boÅŸalması ile birlikte yer yarıldı ve oluÅŸturulan enerji doÄŸaya aktarıldı. 

Ancak hesapta doÄŸanın (Cenab-ı Allah’ın) oyunu yoktu. OluÅŸan deprem hem beklenenden çok uzun süreli, hem de çok daha güçlü çıktı. Åžiddeti 7.4’e ulaÅŸtığında Amerika’da aletler 7.8’i gösteriyordu. Ve büyük bir patlamayla her ÅŸey kontrolden çıktı. TESLA deprem makinesi, depremin enerji gerilimine dayanamayıp parçalandı ve ortaya çıkan güç yeraltında muazzam bir patlamaya neden oldu. Ve bu yer altı labaratuvarının tam üstündeki, herÅŸeyden habersiz uyuyan yüzlerce askeri barındıran ve 8 ÅŸiddetindeki depreme dahi dayanıklı olması gereken askeri tesisler un-ufak olarak dağıldı. (demek ki deprem 8’den daha ÅŸiddetli oldu) (ABD’li ve İsrailli Siyonistler bir insan olarak Cenab-ı Allah’ın doÄŸa olaylarına karışamayacaklarını anlayamamışlardı,) 

Bir tedbir olarak tüm bölge ve hatta bütün İstanbul 4 saat süreyle bir haberleÅŸme ablukası altına alındı. Elektrikler kesildi ve telefonlar iptal edildi. Kimsenin birbiri ile haberleÅŸmesi istenmiyordu. CumhurbaÅŸkanı dahi sabahleyin “benim de telefonlarım kesikti” (Türkiye’de bütün her yerin telefonları dahi kesilse önemli kurumların kesilmez çünkü uydu telefonları vardır. Ama uydu iletiÅŸimini dahi kestiler) ÅŸeklinde garip bir açıklama yapacak ve biz de buna bir anlam veremeyecektik. Demirel tam bir ÅŸaÅŸkınlık içindeydi. (CumhurbaÅŸkanı’nın ÅŸaÅŸkınlığı normaldir çünkü o na böyle bir ÅŸeyin olacağı ihtimali söylenmemiÅŸti. Bu olay duyulur ise Türk halkına nasıl izah edeceÄŸini bilmediÄŸi için ÅŸaÅŸkınlık içinde idi.) (HoÅŸ bu olay ortaya çıksa bile bu olayı terör örgütü veya mafyanın yaptığı açıklaması yapılacaktı.) 

Ne yapacaklarını bilmedikleri için ne CumhurbaÅŸkanı, ne de BaÅŸbakan saatlerce bir ÅŸey diyemedi, demeç veremediler. “Üzgünüz” dahi diyemediler. Ancak sabah saat 09:00 sularında televizyon ekranlarının karşısına geçip halka üstün körü bir açıklama yapabildiler. Durum vahimdi. Hatta belki de Clinton dahi o anda konuya ilk kez vakıf olan yardımcılarından ve olaÄŸanüstü Milli Güvenlik konseyinden görüÅŸ alıyor ve Türkiye’ye nasıl yardım edileceÄŸini hesaplıyordu. Hemen gerekli sıhhi yardım ekipleri organize ediliyor ve bölgedeki tüm Amerikan askeri birlik ve filolarına Türkiye’ye doÄŸru hareket emri veriliyordu. Amerika diyetini Türkiye’ye tam destek vererek ödemeye çalışıyordu adeta. 

Bu arada devreye Avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da Türkiye için sözler alınıyordu. Yunanistan bile harekete geçirilerek Türkiye’ye karşı olan hasmane tutumuna son vermesi saÄŸlanıyordu. Tüm Batı baÅŸkentleri hareket halindeydi, panik yoktu. HerÅŸey kontrol ve koordinasyon altındaydı; bir tek Türkiye dışında. Bizde ise sanki bu emrivaki felakete karşı nasıl tavır almaları gerektiÄŸine bir türlü karar verilemiyor; kararsızlık içinde bocalayarak büyük bir gizlilik içerisinde ne olduÄŸunu anlamaya çalışıyorlardı. 

Sabah saat 03:05 ile 06:30 arasında Batı’da bu hareketlilik yaÅŸanırken bölgede de çok hızlı ve çok gizli bir askeri hareketlilik hakimdi. Ancak herkes kendi derdine düÅŸmüÅŸ olduÄŸundan bu olaÄŸanüstü gizli operasyondan kimsenin haberi olmuyordu. Böylece bu iÅŸi planlayanlar, gecenin karanlığından da yararlanıp denizaltından parçaları yüzeye vuran TESLA makinesinin kalıntılarını toplayıp, yer altı ve yerüstündeki tüm delilleri de yok ediyorlar ve hatta belki de insanları canlı canlı gömerek tüm izleri yok etmeye çalışıyorlardı. Ve bölgeye son hızla Rus araÅŸtırma gemisi dahi sabah saat 06:30’da bölgeye vardığında, havanın aydınlanmasıyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamıştı. Deniz altında oluÅŸan radyasyon anlaşılmasın, dibe çöken kalıntılar araÅŸtırılmasın ve patlama sonucu meydana gelen denizaltı krateri ve çukur ortaya çıkarılmasın diye bu bölge derhal askeri karantinaya alınarak dalışa yasak bölge ilan ediliyordu. 

Ancak bütün bu temizlikler yapıldıktan sonra Ecevit ve daha sonra da Demirel’in bölgeye gitmelerine izin veriliyordu. Onların dahi ne bölgeye uçuÅŸlarına, ne de telefon irtibatı kurmalarına izin vardı. Sanki koskoca İstanbul ve Kocaeli bölgesi uzaydan gelen yaratıklar tarafından abluka altına alınmışçasına tam bir haberleÅŸme karanlığına sokulmuÅŸtu. Tek bir telefon dahi çalışmıyor, elektrikler verilmiyordu. 

Ancak Ecevit ve Demirel, belki de olan biteni içlerine sindiremediklerinden (olmayan vicdanlarının azabı çektikleri için, yıllardır bu milletin sırtından geçindikleri için) olsa gerek, evleri kendilerine mezar olan binlerce insanımızın da acısıyla bir türlü rahat hareket edip halkla bütünleÅŸemiyorlardı. 

(EÄŸer olay ortaya çıkmış olsa idi bu olay PKK terör örgütünün üzerine atılmak sureti ile geçiÅŸtirilecekti. Bu doÄŸrultuda CNN haber spikeri Patronları olan ABD-İsrailli Siyonistlerden aldığı emir doÄŸrultusunda Ecevit’e ÅŸu soruyu yöneltiyordu.) CNN haber spikerinin “depremin ardında PKK mı var?” sorusuna, Ecevit ona “siz ne saçmalıyorsunuz, deprem ile PKK’nın ne alakası var? Bu deprem Cenab-ı Allah tarafından gönderilen bir doÄŸa olayıdır!!” demesi gerekir iken, diyemiyordu. Sadece spikerle göz göze gelmemeye dikkat ederek “sanmıyorum” gibi o günlerde bizi epeyce ÅŸaşırtan bir ifade kullanıyordu. 

Peki, Amerika ne yaptı sonra? Hemen tüm imkanlarını Türkiye için seferber etmedi mi? Clinton Amerikan halkından Türkiye’ye yardım etmelerini istemedi mi? Kasım’da Türkiye’ye geleceÄŸini ilan edip, Ecevit’in de bu arada Amerika’ya kendini ziyarete geleceÄŸini haber vermedi mi? Ecevit belki de Amerika’ya bu felaketin ve binlerce ÅŸehidin diyetini konuÅŸmaya gidecekti. Nitekim gitti de. Ardından Clinton Türkiye’ye gelerek deprem bölgesini ziyaret etti, insanlarla konuÅŸtu, bizleri çok sevdiÄŸi imajı verdi, bebekleri kucağına alıp sevdi, onlara hediyeler ve yardımlar verdirdi. (bizlerde; ABD-İsrailli Siyonistler bizi ne kadar çok seviyorlar mış dedik) ABD’nin bu aşırı ilgisi sadece bir müttefik olmasıyla açıklanamazdı. 

Bu arada, acaba hükümet içinden sızan bilgiler, bazı bakanların özellikle MHP kanadının yabancılara karşı saldırgan tavır takınmalarına neden olmuÅŸ olamaz mı? İlk anda çok yadırgadığımız SaÄŸlık Bakanı Osman DURMUÅž’un “yabancılara tek hasta bile vermem ve onlardan kan da almam” demesini ÅŸimdi yadırgayabiliyor musunuz? ABD’nin saygın gazetelerinden New York Post’un haberine bir de bu gözle bakın: 

“Türk hükümeti, ABD’nin Deniz Hastanelerini kullanmıyor... 

Türkiye’deki ÅŸiddetli depremde 27.200’den fazla kiÅŸi yaralandı. Ancak yetkililer tarafından dün yapılan açıklamada, depremin meydana geldiÄŸi tarihten itibaren geçen iki haftalık süre içinde ABD tarafından gönderilen Deniz Kuvvetleri’ne ait üç adet yüzer hastanede henüz tek bir hastanın bile tedavi edilmediÄŸi bildirildi. 

Türkiye’ye gönderilmiÅŸ olan uluslar arası yardımın çoÄŸunun kullanılmaması Ankara’daki hükümetin eleÅŸtirilmesine neden oldu. 

Türkiye’de yayınlanan Radikal gazetesi dünkü sayısında, 750 ton yardım malzemesiyle yüklü bir İsrail gemisinin üç gün süreyle gümrükte tutulduÄŸunu yazdı. 

ABD gemilerinin İzmit’e varışından önce Türkiye SaÄŸlık Bakanı Osman DURMUÅž’un, bu gemilere ihtiyaç olmadığına iliÅŸkin sözlerine geniÅŸ bir ÅŸekilde yer verildi. 

Ancak ABD BüyükelçiliÄŸi, aralarında 600’den fazla yatak taşıyan Kearsarge adlı geminin de bulunduÄŸu üç adet yüzer hastaneyle ilgili olarak bir uyuÅŸmazlık yaÅŸanmadığını bildirdi.” 

Ne ölenler geri gelir, ne de anılarımız. 

Ancak İzmit’te, Gölcük’te Yalova’da Halıdere’de Avcılar’da, Bolu’da Düzce’de ve daha nice yerleÅŸim merkezinde enkaz altında hayatlarını yitiren binlerce Mehmet, Hatice, AyÅŸe ve Ali’ye karşı bir vicdan borcumuzda mı olmayacak? Onlar geride gözleri yaÅŸlı onbinlerce sevenlerini, sıcaklıklarından mahrum bırakırken, sırf Kaliforniya’da Jony’ler, Susan’lar ve Alice’ler yaÅŸasın diye yaÅŸamdan çalındıklarını dünya bilmesin mi? Emekli Bir Subay. 

17 AÄŸustos depremi kuÅŸkusuz hepimizi derinden sarstı. Deprem bütün ülke halkını derinden üzerken, depremin açtığı yaralar hâlâ tam haliyle sarılabilmiÅŸ deÄŸil. 

Açıkça söylemek gerekirse 17 AÄŸustos Gölcük depreminden sonra ben de yukarıdaki senaryoya benzer ÅŸeyler düÅŸünmüÅŸtüm. Daha sonra saÄŸduyusuna güvendiÄŸim bir dostuma “acaba onların iÅŸi olabilir mi?” diye sordum. Önemli bir devlet kurumunda uzman olarak çalışan dostum “Açıkçası ben de aynı ÅŸeyi düÅŸündüm” diye cevap verdi, son derece sakin bir ÅŸekilde... 

Kısa süre sonra yalnız olmadığımız ortaya çıktı ve Sabah gazetesinden Can Ataklı köÅŸesinde ÅŸunları yazdı : YeniÅŸafak gazetesinden Taha Kıvanç’ın yazısı : Sabah gazetesinden Sedat SertoÄŸlu bu konuda en detaylı yazıyı yazıyordu :(Yazı metinleri ekte), 

Bu yazı Sayın AydoÄŸan VATANDAÅž Bey’in “HAARP-KIYAMET TEKNOLOJİSİ” adlı kitabından özet olarak alınmıştır.(Parantez içindekiler benim araÅŸtırma ve yorumlarım) 

İNANMASANIZ DA OLUR 

Taha KIVANÇ - 15 Kasım 1999 - YeniÅŸafak Gazetesi

İster inanın ister inanmayın, bundan 2,5 ay önce, "Gerçek deÄŸil, hayal" baÅŸlıklı Kulis'i yazarken olayın bu boyutlara varacağını hiç hesap etmemiÅŸtim. Dikkatimi çeken bir filme iÅŸarette bulunmuÅŸtum o yazıda; Bill Clinton'un Türkiye'ye geliÅŸi, filmin konusu ve deprem olayları arasında irtibat kurmuÅŸtum... Sonunda, o yazıda 'hayal' diye kaydettiÄŸim geliÅŸmelerin hemen hepsi fazlasıyla gerçekleÅŸti. Üstelik Clinton da beklendiÄŸinden bir gün önce (dün) ülkemize geldi... Sanki komplolara meydan okuyor Clinton... 

O yazıma esas teÅŸkil eden filmin adı 'Komplo Teorisi'; baÅŸrolde ünlü sanatçılar Mel Gibson ve Julia Roberts oynadığı için dünyanın her tarafında milyonlarca sinemasever tarafından izlendi film. ÜÅŸütük görüntüsü veren bir taksi ÅŸoförü, adalet bakanlığında çalışan bir genç kadınla ilgileniyor. Genç kadın da ÅŸoförü ciddiye almıyor önceleri, ancak birbiri ardına meydana gelen olaylar kadının gözünü açıyor. İzleyiciler olarak bizim zihnimiz karışıyor film boyunca, karşımıza çıkan olayların hangisi gerçek, hangisi 'komplo' ayırt edemez oluyoruz... 
Mel Gibson'un canlandırdığı üÅŸütük görüntüsü veren taksi ÅŸoförünün filmdeki adı Jerry Flecher... Adam ÅŸoförden öte bir ÅŸey; 'Komplo Teorisi' adıyla sadece sınırlı sayıdaki abonelerine gönderdiÄŸi haftalık bir haber bülteni de çıkartıyor... Bültenin son sayısında bir kaç senaryoya yer veriyor Flecher; bunlardan en önemlisi, NASA'nın, ödeneklerini kesen ABD baÅŸkanının hayatına kast eden bir komployu sahneye koyacağını tahmin etmesi... Flecher gazetelerde öylesine yayımlanan bir kaç masum haber arasında irtibat kuruyor ve NASA'nın uzaya gönderdiÄŸi bir araçtan yeryüzünü harekete geçireceÄŸini, depreme sebep olacağını tahmin ediyor... Jerry, Avrupa gezisi sırasında ziyaret edeceÄŸi Türkiye'de, NASA'nın yapay hareketlendirmesiyle meydana gelecek yer sarsıntısında, ABD baÅŸkanının hayatını kaybedeceÄŸini de öngörüyor... 
Filmi, ya da o filmin hikâyesine temas ettiÄŸim Kulis'i hatırladınız mı? Senaryoyu kaleme alanlar, Türkiye'deki muhtemel depremin ÅŸiddetini bile doÄŸru tahmin etmiÅŸlerdi: 7.4... Ben filmin senaryosundaki bizi ilgilendiren ilginç ayrıntılara Kulis'te temas ettikten (25 AÄŸustos 1999) sonra, 'Komplo Teorisi' filmi benim iÅŸaret ettiÄŸim özellikleriyle bazı gazetelerde birinci sayfa haberi oldu. Dünyanın çeÅŸitli yerlerinde meydana gelen depremlerdeki garip baÄŸlara, ilintilere dikkat çekilen mesajlar İnternet'te dolaşıp durdu. Önceki gün Düzce'de yeni bir deprem meydana geldiÄŸinde 'Komplo Teorisi' filmi yeniden hatırlandı... 
Bakın 2,5 ay önceki o Kulis'te neler yazmışım: "Beynim Jerry Flecher gibi komplo teorilerine fazla çalışmaz; NASA gibi bir kurumun istediÄŸi yerde istediÄŸi zaman yeri harekete geçirebileceÄŸine inanmam da mümkün deÄŸil benim. Jerry Flecher olsaydım, 'Komplo Teorisi' filmini bütünüyle gerçek hale getirecek bir senaryo yazmam mümkün olurdu. Sırf Clinton'u ortadan kaldırmak için harekete geçen birileri, iz sürenleri ÅŸaşırtmak için, ellerindeki teknik gücü filmde öngörüldüÄŸü ÅŸekilde bir kere deÄŸil iki kere kullanmaya kalkışmış olabilirler pekâlâ. Birincisi, Gölcük merkezli bir deprem için, ikincisi de baÅŸkanı ortadan kaldıracak İstanbul merkezli ikinci bir deprem için... Tabii böyle bir senaryo ancak Jerry Flecher'in hayal dünyasında bulunabilir..." 
Tabii, Düzce merkezli yeni depremden sonra senaryo biraz deÄŸiÅŸmek zorunda; iki deÄŸil üç ayrı deprem planlamak gerekiyor çünkü. Biri Gölcük merkezli, diÄŸeri Düzce merkezli, bir de bu ikisinin hazırladığı zihinlerin kabul edebileceÄŸi daha güçlü bir üçüncü deprem... Bill Clinton NASA'nın ödeneklerini kısıyor mu, NASA yapay depreme sebep olabilecek teknolojiye sahip mi, ÅŸu sıralarda Türkiye'nin üzerinde NASA'ya ait bir uzay aracı dolaşıyor mu? Bu soruların hiçbirinin cevabını bilmiyorum ben. Zaten Jerry Flecher deÄŸilim ki, birbiriyle ilintisiz olaylar arasında bu tür iliÅŸkiler kurabileyim. 
Åžu sıralarda cevabını en çok merak ettiÄŸim soru ne biliyor musunuz? "Acaba Bill Clinton Komplo Teorisi filmini gördü, Brian Helgeland'ın yazdığı senaryoya dayalı filmin baÅŸarısından sonra J. H. Marks'a yazdırılan romanını okudu mu?" 


SİSMİK BOMBA ÅžÜPHESİ 

Can ATAKLI - 31 AÄŸustos 1999 – Sabah Gazetesi 

Adam diyor ki: “Deprem olmadı, sismik bomba atıldı” al başına belayı, olacak iÅŸ mi, ama ÅŸeytan da dürtüyor “neden olmasın?” diye.
Balıkçının biri “Tam deprem olurken göÄŸe bir ateÅŸ topu yükseldi, gökyüzü aydınlandı, yıldızları tutacak gibi oldum” demesiydi belki de “fısıltı gazetesi”nin tirajı bu kadar büyük olmayacaktı. Balıkçının bu ifadesini baÅŸka görgü tanıkları da destekleyince ve bir de üstelik Büyükada açıklarında “aÄŸların eridiÄŸi” söylentisi yayılınca “komplo teorileri” de devreye girdi.
Yarın depremin üçüncü haftasına giriyoruz. İlk haftanın sonundan beri konuÅŸulan bir konu var. Hatta öyle ki kimi okurlar “KardeÅŸim bunu niye yazmıyorsunuz, niye saklıyorsunuz? diye sitem bile ediyor.
Konu ÅŸu: Marmara’daki depremin “görülmemiÅŸ” ölçüde büyük olmasının nedeni sadece doÄŸa olayı olmayabilir, İzmit Körfezi’ne “sismik bomba” atılmış olabilir.
Böyle bir bomba var mı?
Åžu ana kadar böyle bir bombanın imal edilip edilmediÄŸi konusunda resmi bilgi yok. Yok ama, teknik olarak mümkün. Sismik bomba ÅŸu oluyormuÅŸ: Dünyanın çevresine yerleÅŸtirilmiÅŸ bir uydu, dünyanın herhangi bir bölgesine, insan kulağının asla duymayacağı çok güçlü ses dalgası gönderiyor. Bu da yer sarsıntısına neden oluyor. EÄŸer bu ses dalgaları kırılmaya yüz tutmuÅŸ fay hatlarına gönderiliyorsa, sarsıntı çok daha ÅŸiddetli oluyor.
Madem lafa girdik, artık sürdüreceÄŸiz mecburen. “Sismik bomba atılmış olabilir” teorisi nereden kuvvet buluyor? “Fısıltı gazetesi”nin haberlerine göre, CNN’de Ecevit’e sorulan bir soru akılları karıştırmış. CNN muhabiri “Depremde PKK parmağı olabilir mi?” diyor, Ecevit de “Zannetmiyorum” karşılığını veriyor, konu kapanıyor. Ama “komplo teorisi üretecek kapasitede” beyin taşıyanlarda merak baÅŸlıyor. “Ne demek PKK parmağı, yani biri istese deprem yapabiliyor mu?
Ardından ÅŸu sıralarda CİNE-5’te gösterilmeye baÅŸlanacak olan, “Komplo Teorileri” isimli film geliyor. İzlemeyenler için yazıyorum, eski bir ajan olan filmin kahramanı, çeÅŸitli teoriler üretiyor ve ilgili makamlara bildiriyor. Bunlardan biri Amerika BaÅŸkanı’na düzenlenecek suikastle ilgili. Filmin kahramanı diyor ki “BaÅŸkanı öldürmek isteyenler, Türkiye gezisini bekliyor. BaÅŸkan Türkiye’deyken, sismik bomba atılacak, deprem olacak, İstanbul yıkılacak, baÅŸkan da enkaz altında kalıp ölecek.”
Nitekim filmin ilerleyen dakikalarında BaÅŸkan Türkiye’ye gelmeden az önce deprem oluyor ve binlerce kiÅŸi ölüyor.
“Fısıltı gazetesi”nin yaydığına göre, İzmit Körfezi’ndeki alev topu, denizin içinde bulunan ve lava benzeyen madde, Altıncı Filo’nun geliÅŸi, bir Rus araÅŸtırma gemisinin depremden iki saat sonra Marmara’ya giriÅŸi, bir Amerikan heyetinin Tsunami olup olmadığını araÅŸtırmak için bölgeye gelip dalış yapması, Amerika’nın fevkalâde yakın ilgisi, uzmanların yeni deprem olabilir uyarıları “depreme baÅŸka ÅŸeylerin karıştığı” sanılarını arttırıyormuÅŸ.
Tabii böyle anlarda insan beyni “normalden çok farklı” çalışıyor. Hele bizim gibi pekçok iÅŸe ÅŸeytanın karıştığı ülkelerde bu tür “paranoyak” düÅŸünceler ortaya çıkıyor.
Çıkmakla da kalmıyor, bir sürü insan inanmasa da “Valla neden olmasın?” sorusunu soruyor. Olabilir mi?
Buraya kadar “fısıltı gazetesi”nin yayınlarından derlenen bilgileri okudunuz. Peki gerçekten böyle bir bomba olabilir mi, olsa bile bunu kim, hangi amaçla ve Türkiye’nin kalbine atacak cesareti nasıl kendinde bulur?
Filmdeki gibi “cani bir bilimadamı” olması mümkün deÄŸil. Bu silahı elinde tutan bir devletin ÅŸu ya da bu nedenle bunu yapması da günümüz dünyasında mümkün olamaz.
Geriye bir tek “yanlışlık” ve sanal hedef olarak da İzmit Körfezi’ni niÅŸanlıyor. Ama ne oluyorsa oluyor, sistem devreye giriyor. Ondan sonrası malum.
Uçuk gibi geldi size de deÄŸil mi? Bana da öyle.
Amaaa, Ege Denizi’nde bir Amerikan gemisinin, dünyanın en geliÅŸmiÅŸ teknolojisi ile denetlenen ateÅŸleme sisteminin, “yanlışlıkla” devreye girdiÄŸini ve gidip bir Türk savaÅŸ gemisini, en önemli noktasından vurduÄŸunu, pekçok Levendimizin ÅžEHİT olduÄŸunu da unutamıyorum bir türlü.”
CAN ATAKLI ŞİMDİ İŞSİZ...............
H A A R P

Sedat SERTOÄžLU – 24 AÄŸustos 1999 – Sabah Gazetesi

Bu harfler, ABD’nin en gizli askeri projelerinden biri olan “High Frequency Active Auroral Research Program” isminin baÅŸ harfleri... Adından görüldüÄŸü gibi yüksek frekansla ilgili bir program bu...
Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni, son zamanlarda bazı kiÅŸilerin İnternet aracılığı ile HAARP projesini, Yıldız SavaÅŸları filmleri senaryosu türünden senaryolarla Körfez depremine baÄŸlayıp, birbirlerine iletmeye baÅŸlamaları. Hayal gücü oldukça yüksek bir milletiz. Kendimiz uydurup, sonra da kendimiz inanıyoruz. “Fısıltı gazetesi” akıl almaz bir hızla yalan yanlış herÅŸeyi yayıyor. Bu nedenle konuyla ilgili doÄŸruları bilmekte yarar var..
Bu proje 6 yıldan beri, Alaska’da Gakona askeri üssü yakınlarında, ABD Hava ve Deniz Kuvvetleri’nce gerçekleÅŸtiriliyor. Resmi amacı, İyonosfer’de araÅŸtırma yapmak. Bu projenin gerçekleÅŸmesinde üç Amerikan ÅŸirketi ARCO, Raytheon ve E-Sistemleri, önemli rol oynadı ve hâlâ oynuyor..
Amerikalı askeri yetkililere göre, HAARP ÅŸunları gerçekleÅŸtirecek:
1-Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruÅŸlarını deÄŸiÅŸtirmek,
2-Denizaltılarla haberleşmeyi kolaylaştırmak,
3-Radar sistemlerini son derece geliÅŸtirmek,
4-Çok büyük bir bölgede, ABD ordusu dışında tüm haberleÅŸmeyi durdurmak,
5-EMass ve Cray bilgisayarları ile ortaklaÅŸa, toprağın altını çok derinlere kadar incelemek,
6-Büyük alanlarda petrol, doÄŸalgaz ve mineralleri tespit etmek,
7-Cruise füzeleri gibi her türlü saldırı silahı ve uçağı havada imha etmek.
Gelelim, bu projeye karşıt olan Amerikalı bilimadamları da var. Bunun son derece tehlikeli olduÄŸunu savunuyorlar. Çünkü, onlara göre, HAARP öylesine bir güç haline gelebilir ki, elinde tutan dünyanın tartışmasız hakimi olur..
Projenin karşıtlarından biri olan, ülkenin en ünlü jeofizikçilerinden Prof.Gordon J.F.MacDonald’e göre, elektromanyetik teknoloji bakın daha neler yapabilir:
1-İklimleri değiştirebilir,
2-Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir,
3-Ozon tabakası ile oynayabilir,
4-Deprem yaratabilir,
5-Okyanus dalgalarını kontrol edebilir,
6-Dünyanın enerji alanları ile oynayarak, insan beynini kontrol altına alabilir,
7-Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluÅŸturabilir...
Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kısmı.. Dehşet değil mi?
Ancak, Amerika Hava Kuvvetleri, iklimlerin kontrolünü amaçlayan “Spacecast 2020” projesi ile ilgili olarak “Çevreyi deÄŸiÅŸtirme teknikleri ile bir baÅŸka ülkeyi yok etmek veya zarara uÄŸratmak yasaktır” açıklamasını da yapmış durumda...
Bu proje çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantığı üzerine kurulduÄŸuna göre, Zbigniev Brezinski’nin 1970’lerde sözünü ettiÄŸi “İlerki yıllarda teknolojiye baÄŸlı daha kontrollü bir toplum olacağı ve elitlerin bu imkanı kullanacağı” cümlesi sanki gerçek oluyor...
ABD eski BaÅŸkanı George Bush, “Yeni Dünya Düzeni” cümlesini kullanırken, acaba sadece, siyasi anlamda mı bunu söyledi?
Sizce HAARP ile ilgili bir baÅŸka ilginç ÅŸeyi anlatalım... Bu konuda Web’de açılan sayfalar, buradaki konuÅŸmalar, gelen bilgiler, tartışılan konular sık sık esrarengiz eller tarafından silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yılından bu yana, en çok sansüre uÄŸrayan konu durumunda...
Bir de bu konuda yazılmış olan ve adını çok ilginç bulduÄŸumuz bir kitaptan söz edelim:
“Angels D’ont with HAARP..”
HAARP tartışması ABD’de daha çok uzun süreceÄŸe benziyor...”

SEDAT SERTOÄžLU ÅžU ANDA AKÅžAM GAZETESİ’NDE ÇALIÅžIYOR........ 


Gönderen: Muhammed Hakim ONÜÇ

Tarih: 30.06.2004 Saat: 18:21 Yayınlayan: isbara_alp
http://www.doguturkistan.net/modules.php?name=News&file=article&sid=1841
http://www.meteoquake.org/haarp3.html

DİP NOT: KONU İLE İLGİLİ VİDEOLARIN HEPSİ  Ä°NTERNETTEN SİLİNDİ

Etiketler :
17 - agustos - 1999 - marmara - depremi - golcuk - depremi - duzce - depremi - kocaeli - deprami - suni - depremler -
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 YORUM YAPMAK İSTERMİSİNİZ
22-08-2014 07:13
aaaaaaaaaaa
Oy Kullan Sonuçlar
Foto Galeri [ Tümü ]
Video Galeri [ Tümü ]
Kim Kimdir
ISTANBUL
 
Destek: Abdullah Gözaydın
Ana Sayfa Hakkımızda İletişim Site Haritası
 
Tüm hakları saklıdır 2012 ®